BU konuyu birçok defa ele aldık ve tartıştık. Düşünce özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu o sınırlamalara karşı mücadele ederek öğrenenlerdenim. Dünyanın neresinde olursa olsun insanların düşüncelerine kelepçe vurulamayacağını savunurum. Zaten düşünceye sınır getirmek mümkün değildir. Sizden farklı inançları veya düşünceleri var diye kimseyi yargılayamazsınız. Hiç kimsenin değer yargılarına hakaret edemezsiniz. İnsanlık tarihi yüzlerce diktatör görmüştür. Ne zalimler gelip geçmiştir ama erdem, ahlak ve düşünce özgürlüğü hep galip gelmiştir. Karanlık hiçbir zaman aydınlığa hükmedemez. Bu notu düştükten sonra son dönemde Batı Avrupa’da özellikle Fransa’da olup bitenleri tartışmak gerekiyor.
Bir eğitimcinin, düşünce özgürlüğünü öğretmek için sınıfındaki bir grup öğrencinin kutsalına hakaret eden karikatürleri kullanması pedagojik olarak doğru bir yaklaşım değildir. Çok hassas olan bu konuda söylenecek her yanlış söz başka yanlış anlaşılmalara yol açacağı için hem o karikatürü kullanan öğretmenle hem de sınıfta kimliğine hakaret edildiğini düşünen öğrencilerle empati kurabilmek gerekir. Düşünce özgürlüğüne ve eleştiriye çok önem veren Batı medeniyetlerinde yetişmiş bireylerin Müslümanların peygamberlerine hakaret edildiğini düşünerek tepki göstermesini anlamaması gibi, Müslümanların ısrarla değer yargılarına “küfredildiğini” düşünmeleri aynı olgulara dayanmaktadır. Batı medeniyetlerinde ve bireyci toplumlarda kişisel özgürlükler her şeyin üzerindedir. Ne devlet ne de dini inanç sistemleri kişinin özgürlüğünü sınırlayamaz. Batılılar için “biat” kavramı ilkelliğin göstergesidir. Akıl her şeyi sorgular. Her türlü değer yargısı sorgulanabilir. Kişi, aklı ve mantığı ile doğru olanı seçme hür iradesine sahiptir.
Müslümanlar içinse, dini inançları yaşamın özünü oluşturmaktadır. Yaşamı ve varoluşlarını dini öğretilere göre yorumlarlar. Daha doğrusu yaşamla ilgili bildikleri her şeyi dini öğretilerine göre değerlendirirler. Dinlerine yönelik herhangi bir eleştiriyi kabul etmeleri mümkün değildir. Akılcılık değil inanç daha üstündür. Müslümanlara sorarsanız İslam, zaten akılcılığın özünü teşkil eder.
Batı medeniyetinin “düşünce özgürlüğü” kavramıyla Müslümanların kutsal tanımlarının bağdaşması mümkün değildir. Batılı aydınlara ve devlet adamlarına düşen, insanların kutsallarına hakaret edilmesine izin vermemektir. Düşünce özgürlüğü farklı düşünceleri aşağılama veya hakaret etme anlamına gelmez. Fransız devlet başkanı Macron “İslami faşistler” sözüyle tüm Müslümanları aynı kefeye koymaktadır. Genelleyici tutumlar tehlikelidir. Yeni Zelanda’da cami baskınında onlarca insanı öldüren teröriste hiç kimse “Hıristiyan Terörist” demedi. Zaten böyle bir genelleme yapılamaz! Dinler, inananların kutsalıdır. Hiç kimsenin kutsalına hakaret edilmemelidir. “Düşünce özgürlüğü” kavramını öğreteceğim diye insanların kutsallarına küfretmek yanlıştır.
Daha da kötüsü “kutsalıma hakaret ediyor” diyerek insanların kafalarını kesmektir. Bunun adı cinayettir. Hangi karanlık çevrelerde programlandığı belli olmayan bu katiller insanlık suçu işlemektedir. Bu karanlığın derinliği çok vahimdir. Aynı şekilde, değer yargıları üzerinden insanları birbirine düşürmek çok tehlikelidir. Batı Avrupa’daki Müslümanların yaşam alanlarını daraltan sorumsuzca dile getirilen laflar kabul edilemez. Siyasetçiler, masum insanların hayatları üzerinden politika yapmaktan vazgeçmelidir. Kendi politik hesapları için hiç kimse insanların hayatları üzerinden kirli siyaset yapmasın. Batı Avrupa’da 25 milyon Müslüman vardır. Kışkırtma ve ötekileştirmeye meydan vermemek gerekir.
Samimi Müslümanlar, “din adına” cinayet işleyen katillerle aralarına mesafe koymak zorundadır. İnsanların kellelerini kesen gözü dönmüşlerin peydah olması Batı Avrupa’daki Müslümanların geleceği için en büyük tehdittir. Fransa’da kafası gövdesinden ayrılarak katledilen öğretmen imgesi, insan olan herkesi derinden sarsmıştır. Bu vahşetin kabul edilmesi mümkün değildir. Hiçbir hukuk devleti, vatandaşlarının şu veya bu kutsal değer adına sokak ortasında katledilmesine müsaade etmez. Etmemelidir!
Diğer taraftan, Malezya eski başbakanı gibi kışkırtıcı laflar edenler, Müslümanlara ve İslamiyet’e en büyük zararı vermektedir. Devlet adamlığı sorumluluk ister. Sıradan insanları kışkırtmak ve kabadayılık taslamak herkesten önce samimi Müslümanlara zarar vermektedir. Kendi ülkelerinin iç siyasetine yönelik manevra yapmak isteyenler ellerini Batı Avrupa’daki Müslümanların üzerinden çeksinler. Ettikleri her yanlış söz burada yaşayan milyonlarca Müslümanın yaşam alanını daha da daraltmaktadır. Ödenecek bir bedel olduğunda, o bedeli uzaktakiler değil, buradakiler ödeyecektir.
PROF.DR.KUTLAY YAĞMUR
© InterAjans/Haberlerin tüm hakları İnterAjans’a aittir, izinsiz kullanılamaz.