PvdA, PVV SEÇMENİNE ŞİRİN GÖRÜNMEKTEN VAZGEÇMELİ
Yerel seçimlerin hemen sonrasında İşçi Partisi PvdA’da kaybedilen oylar nedeniyle sıkıntılar yaşanırken, İslam ve yabancı karşıtı Özgürlük Partisi PVV’de ise beklenmedik bir şekilde kriz kendini gösterdi. Seçimlere sadece Den Haag ve Almere kentlerinde katılan PVV, bu kentlerde az bir oy kaybına uğramasına rağmen, baş gösteren krizin sebebi bu oy kayıpları değildi.
Kamuoyu yoklamalarında birinci parti konumunda olan PVV’nin bu iki kentte az da olsa oy kaybına uğramasının şaşkınlığı içindeki PVV lideri Geert Wilders’ın seçim gecesi seçmenlerine koro halinde ülkede yaşayan Faslılara yönelik ‘daha az, daha az’ sloganını söyletmesi, toplumun her kesiminden büyük tepki aldı. Tepkiler bununla kalmadı, PVV içerisinde de Wilders’ın bu tavrına karşı sesler yükselmeye başladı. Bu yazının yazıldığı ana kadar iki Hollanda Temsilciler Meclisi üyesi, 6 Eyalet Meclisi üyesi, 1 belediye meclisi üyesi ile 1 Avrupa Parlamentosu üyesi partilerinden istifa ettiler.
PVV lideri Wilders’ın, bu istifa furyasının önüne geçip geçemeyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Şimdilik kontrolü eline almış görünse bile, önümüzdeki haftalarda neler yaşanacağına birlikte tanık olacağız.
PVV sistem dışına itiliyor
Ancak Avrupa Parlamentosu seçimlerine yaklaşık iki ay kala, Avrupa Parlamentosu seçimleri için liste başından aday gösterilmek istenen Laurence Stassen’ın istifası Wilders’ı bu seçimler öncesi kolsuz kanatsız bıraktı. Elbette istifa edenlerin yerine bu görevler için parti içerisinden başka adaylar öne sürülecektir, ama yine de Avrupa Parlamentosu seçimlerine çok az bir zaman kalmışken Geert Wilders mesaisinin büyük bir bölümünü parti içerisinde kontrolü elinde tutmak için harcayacaktır.
Söz Avrupa’dan açılmışken, geçtiğimiz Pazar günü Fransa’da yapılan yerel seçim sonuçlarının değerlendirilmesinde de fayda var. Bu seçimlerde PVV ile aynı görüşleri paylaşan Milli Cephe (Front National) büyük bir başarı elde etti. Ancak daha ılımlı söylemlerle seçimleri kazanan Milli Cephe ile hem seçimlerde oy kaybına uğrayıp hem de yasaları zorlayan söylemlerde bulunan PVV, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra ortak hareket edebilecekler mi sorusunu beraberinde getiriyor. Bu iki partinin ortak amacı, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra İslam karşıtı ve ırkçı partiler ile Avrupa Parlamentosunda grup oluşturabilmek. Bunun için de en az 7 AB üyesi ülkeden en az 25 Avrupa Parlamentosu üyesinin aynı görüşteki partilerden seçilme şartı var. Dolayısıyla seçimleri ılımlı söylemleriyle kazanan Milli Cephe Fransa’da siyasal sistemin içinde yer almaya çabalarken, Geert Wilders’ın söylemleri PVV’yi siyasal sistemden daha da uzaklaştırıyor.
Şimdiye kadar prensip olarak hiçbir siyasal parti ile ortak çalışmayı reddetmeyen başbakan Mark Rutte’nın bundan sonra PVV ile birlikte çalışmanın mümkün olmadığını açıklaması, PVV’nin sistem dışına itildiğinin en bariz kanıtı. Ayrıca bazı partilerin de Temsilciler Meclisinde PVV grubunun önerge ve yasa tasarılarına bundan sonra prensip olarak her zaman ‘hayır’ oyu kullanacaklarını açıklamaları da PVV’nin siyasal etkisini büyük ölçüde azaltacak.
Toplumsal tepki ve dayanışma
Wilders’ın ülkede yaşayan Faslılara yönelik bu radikal söylemi aynı zamanda toplumsal bir tepkiyi de beraberinde getirdi. Seçimlerden 3 gün sonra Amsterdam Museumplein’da yabancı düşmanlığına karşı yapılan geleneksel yürüyüşe binlerce Hollandalı ve göçmen ellerinde ‘Hepimiz Faslıyız’ flamalarıyla katıldılar. Faslı göçmenlerle önemli bir dayanışma örneği sergilendi. Bu toplumsal tepkinin oy sandığına ne kadar etki yapacağı meçhul.
Ancak ülkede yaşayan Faslılara yönelik bu toplumsal dayanışma hükümetin ırkçı politikalarına maruz kalan diğer gruplara karşı gösterilmiyor. Wilders bir taraftan daha az Faslı söylemlerinde bulunurken, diğer taraftan Hollanda hükümetinin ülkeye Hollanda Antillerinden gelenlerin sınırlandırılması ile ilgili yasa tasarısı şu an Temsilciler Meclisi gündeminde. Bilindiği gibi, Karayiplerdeki Aruba, Curaçao ve Sint-Maarten özel bir statüyle Hollanda Kraliyetinin birer parçası olan adalar. Yani kıta Avrupa’sında yaşayan Hollandalılar gibi bu adalarda yaşayanlar da Hollanda Kraliyeti vatandaşı. Ancak söz konusu yasa tasarısında Hollanda Kraliyeti içerisindeki bu adalardan Hollanda Kraliyetinin Avrupa’daki herhangi bir kentine göç etmek isteyenler, uyulması neredeyse imkansız şartlarla karşı karşıya bırakılmak isteniyor. Bu yasa Nisan ayının başlarında ikinci kez Temsilciler Meclisinde görüşülecek.
Türklere ne zaman sıra gelecek?
Gerek Wilders’ın yıllardan beri Hollanda’da yaşayan Müslümanlara, Doğu Avrupa’dan gelen göçmenlere ve özellikle Faslılara karşı kamuoyu yaratma çabaları, gerekse Hollanda hükümetinin Hollanda Antillerinden gelenlere kısıtlama getirme çabaları, ‘Türklere ne zaman sıra gelecek’ sorunu ister istemez beraberinde getiriyor.
Bütün bunlar, PVV’nin resmi ve gayri resmi etkisiyle Hollanda siyasetinde yabacılara karşı sistematik bir baskı rejiminin oluştuğu izlenimi bırakıyor. Bunda PVV dışında, özellikle PvdA’nın istikrarsız ve tutarsız uyum politikalarının büyük etkisi var.
Son bir yılda, ırkçılık, ayırımcılık ve yabancı düşmanlığının bariz şekilde arttığını gösteren sayısız örnek ortadayken, koalisyon ortağı PvdA’nın halâ PVV tabanına şirin görünme amaçlı politikalar sürdürmesi, hiçbir şekilde sosyal demokrat ideolojiyle bağdaşmıyor. Geçtiğimiz yerel seçimlerde hem Hollandalı, hem de göçmen seçmenler bunu fark ettiler.
syavuz@kpnmail.nl
© InterAjans – Haberlerin tüm hakları İnterAjans’a aittir, izinsiz kullanılamaz.